Sarah found the old diary in her grandmother's attic. Its leather cover was worn, and the pages smelled of ancient times. As she opened it, she noticed strange symbols glowing on the first page.
When she touched the symbols, the room around her began to spin. Colors blurred together, and she felt herself being pulled through time. When everything stopped, she was standing in a medieval castle.
The castle was bustling with activity. Knights in shining armor walked past her, and servants hurried about their duties. Sarah realized she was invisible to everyone around her.
She explored the castle, watching historical events unfold before her eyes. She saw kings and queens making important decisions, witnessed battles being planned, and observed daily life in the past.
Each time she wanted to return home, she would touch the diary again. It took her to different periods: ancient Egypt, the Renaissance, and even the future. But she always came back to her grandmother's attic, where no time had passed.
Sarah, büyükannesinin tavan arasında eski günlüğü buldu. Deri kapağı yıpranmış ve sayfaları eski zamanların kokusunu taşıyordu. Günlüğü açtığında, ilk sayfada parlayan garip semboller fark etti.
Sembollere dokunduğunda, etrafındaki oda dönmeye başladı. Renkler birbirine karıştı ve kendini zamanda sürüklenirken hissetti. Her şey durduğunda, bir ortaçağ kalesinde duruyordu.
Kale hareketliydi. Parlayan zırhlar içindeki şövalyeler yanından geçiyor, hizmetkarlar görevlerine koşuyordu. Sarah, etrafındaki herkese görünmez olduğunu fark etti.
Kaleyi keşfederken, tarihi olayların gözleri önünde gerçekleştiğini gördü. Kralların ve kraliçelerin önemli kararlar aldığını, savaşların planlandığını ve geçmişteki günlük yaşamı gözlemledi.
Eve dönmek istediğinde, günlüğe tekrar dokunuyordu. Bu onu farklı dönemlere götürüyordu: Antik Mısır, Rönesans ve hatta geleceğe. Ama her zaman büyükannesinin tavan arasına, hiç zaman geçmemiş gibi dönüyordu.